1 Mart 2017 Çarşamba

ZİMMET SUÇU

BORÇ YAPILANDIRMASI VE ZİMMET SUÇU


Arapça kökenli bir sözcük olan “zimmet” Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük’ünde; “üstünde olan şey”, “kurum ve kuruluşlarda çalışanlara veya para işleri ile uğraşan gö­revliye imza karşılığı teslim edilen para veya eşya”, “bir kimsenin yasal olma­yan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para” şeklinde tanım­lanmaktadır.
Zimmet suç olarak Türk Ceza Kanununda düzenlenerek yaptırıma bağlanmıştır. Kamu görevlisi, görevi dolayısıyla zilyetliği ken­di­sine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başka­sının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır.

1999 yılında Bankalar Kanununda özel hüküm getirilerek bankacılık bakımından da özel düzenlemeye tabi tutulmuştur. Zira bu hükümden önce kamu bankaları çalışanları bakımından görevi kötüye kullanma, dolandırıcılık ve eğer diğer koşulları varsa zimmet suçu oluşurken, özel banka çalışanları bakımından hizmet nedeniyle güvenin kötüye kullanılması suçu oluşmaktaydı. Aynı fiil, kişilerin çalıştığı bankanın kimliğine bağlı olarak yaptırımları birbirinden farklı suçları oluşturmaktaydı.

             23.06.1999 tarihinde yürürlüğe giren mülga 4389 Sayılı Ban­kalar Kanunu ile zimmet suçu Bankalar Kanunu’nda özel olarak düzenlenmek suretiyle aradaki eşitsizlik giderilmiş ve 01.11.2005 tarihinde yürür­lüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ile de cezası ağırlaştırılmıştır. Bir çok banka sahibi ya da yöneticisi bu madde hükmüne dayalı olarak cezalandırılmıştır.
            Bir bankanın aktifinde azalmayla sonuçlanan kasıtlı fiiller, bankanın ortağı, yöneticisi ve sair görevlisi konumundaki kişilerin, görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları zimmete geçirmeleri, Bankacılık Kanunu’nda yer alan özel suç tanımı kapsamında zimmet suçu olarak değerlendirilmektedir.

             Ekonomik koşullardaki olumsuz gelişimeler nedeniyle kredilerin ödenmesinde sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu sorunların çözümüne katkı sağlamak üzere borçların yeniden yapılandırılması olanağı getirilerek önündeki engeller de kaldırılmaya çalışılmaktadır.

  Geçen haftalarda yayımlanan bir Kanun ile Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtlar bakımından “sicil affı” getirilmiştir. Bununla beraber kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların mevcut kredileri yeniden yapılandırması veya yeni kredi kullandırmasının bu kuruluşlara hukuki ve cezai sorumluluk doğurmayacağı da öngörülerek yaptırım ile karşılaşmaları önlenmeye çalışılmıştır.

Bu kez KHK ile getirilen "Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama yahut sair yöntemlerle yeniden yapılandırma işlemleri zimmet suçunu oluşturmaz" şeklindeki hüküm ile açık bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.

Yapılan bir dizi düzenleme sonucunda kredi borçlarını ödemeyen, karşılıksız çeki ya da protestolu senedi bulunan borçlulara dahi borçlarının yeniden yapılandırılması kapsamında kredi kullandırma, bu kredilerin vadesini uzatma veya ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama vb işlemlerin yapılmasıyla banka aktifleri azalsa bile zimmet suçu oluşmayacaktır. Dolayısı ile bankalara borç yapılandırması konusunda geniş bir hareket alanı sağlanmış olmaktadır.

Bu yeni hükmün geçmiş dönemlerde sözü edilen suçtan dolayı mahkûmiyetleri olan bankacılar bakımından da lehe olan hükmün geriye yürümesi kuralına göre sonuç yaratabileceği de ayrıca değerlendirmeye alınmalıdır.

(Zafer Gazetesi, 20.2.2017) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder