Son dönemde dövizin TL karşısındaki
değerinin artması, başka bir ifadeyle TL nin değer kaybetmesinin nedenlerinden
birinin dövize talep olduğu değerlendirilerek bu talebi azaltma konusunda
değişik öneriler gündeme getirilmektedir.
Bu önerilerden birisi de yurt içindeki alışverişlerde döviz kullanılmamasıdır. Zaman zaman döviz bakımından sorunların olduğu dönemlerde gündeme getirilen bu tartışma son günlerde yine ortaya çıkmıştır.
Mal veya hizmetlerin fiyatının döviz
olarak belirlenmesi büyük ölçüde yurt dışından sağlanan ürünler bakımından söz
konusu olmaktadır. Ancak TL nin değer kaybetmesi sonucu ortaya çıkan güvensizlik
dönemlerinde yurt içinde üretilen ürünlerde de döviz üzerinden fiyat
belirlenebilmektedir. Bu şekilde döviz üzerinden belirlenmiş olan fiyatın ödeme
aşamasında TL ya da döviz olarak yapılması değişik açılardan tartışılan
konudur.
Hukuksal çerçevede konuya
yaklaşıldığında hem döviz hukukuna hem de borçlar hukukuna ilişkin boyutlarının
bulunduğu görülmektedir. Borçlar hukukumuz ödemelerde ulusal paramıza üstünlük
tanıdığı gibi döviz üzerinden ödemelerde de bir engelleme oluşturmamaktadır.
İcra yoluyla ödemelerde ulusal paraya üstünlük tanımak gerekirken taraf
iradeleri esas alınarak döviz üzerinden tahsilat yapılabilmektedir. Kaldı ki
borcun teminatı olarak yabancı para üzerinden belirli koşullarla ipotek
kurulması dahi mümkün olabilmektedir. Döviz üzerinden yapılan sözleşmeler,
özellikle kira sözleşmeleri ve kredi sözleşmeleri ciddi sorunları beraberinde
getirmektedir. Sözleşmelerin yapıldığı dönemdeki koşulların olağanüstü
değişmesinin aşırı ifa güçlüğü yaratması durumunda Borçlar Kanunumuz borçlular
bakımından özel bir olanaklar da getirmektedir.
Döviz hukuku bakımından ise konu bu kadar açık değildir. Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve bu konudaki 32 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince yapılan düzenlemelerde belirli bir coğrafi alanda yerleşik olma esas alınmıştır. Türkiye’de yerleşik-dışarıda yerleşik olma esasına dayalı olarak kurulmuş olan döviz ile ilgili işlemlerin yapısı ülkenin döviz ihtiyacına bağlı olarak zaman içinde değişiklik göstermiştir. Türkiye’de yerleşik kişiler; yurt dışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları dahil Türkiye'de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek ve tüzel kişilerdir. Aynı düzenlemer de döviz (kambiyo); efektif dahil yabancı parayla ödemeyi sağlayan her nev'i hesap, belge ve vasıtaları ifade etmektedir. Efektif kavramı ise banknot şeklindeki bütün yabancı ülkeler paralarını kapsamaktadır.
Döviz hukuku bakımından döviz üzerinden tasarrufun tamamen yasaklanmış olduğu döviz kontrolü aşamasından serbesti aşamasına geçilmiştir. Ama egemenlik yetkisi ile dolaşıma çıkarılmış olan ulusal parayla başka bir egemen ülkenin dolaşıma çıkarmış olduğu para aynı düzeyde mi işlem görmelidir?
Döviz hukukumuza ilişkin
düzenlemelerimiz gereğince Türkiye’de yerleşik kişilerin; Türkiye’ye döviz
getirmeleri, beraberlerinde döviz bulundurmaları, bankalardan, döviz
bürolarından ve diğer yetkili kuruluşlardan döviz satın almaları, dövizli hesap
açmaları, efektif kullanmaları, dövizlerini bankalar ve özel finans kurumları
vasıtasıyla yurtiçinde ve yurtdışında tasarruf etmeleri, yurtdışına dövizli
havale yapmaları, dışarıda yerleşik kişilerden Türkiye’de yapacakları işlemler
nedeniyle döviz kabul etmeleri, ihracat bedellerinin bir kısmına veya tamamına
sahip olmaları ve tasarruf etmeleri serbesttir.
Döviz kontrolünün olduğu bir dönemde
yasaklanarak yaptırıma bağlanmış olan işlemler tek tek sınırlı sayma yöntemi
ile sıralanarak serbesti getirilmiş, bunların dışındaki işlemlerin serbest
olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması sonucu ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla bu listelemede yer almayan “Türkiye’de
yerleşik kişiler arasında yapılacak işlemler nedeniyle döviz kabul edilmesi”
konusunda bir serbestlik bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Aksine bir uygulama
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da öngörülen yaptırımla
karşılaşabilecektir.
Ülkemizin de taraf olduğu Uluslararası
Para Fonu Anlaşmasına göre ulusal paranın yabancı paralara dönüştürülebilirliğinin
(konvertibilitenin) sağlanmasına karşın yabancı paranın ulusal para ile eşit
düzeyde işlem görmesi yönünde bir bağlayıcılık bulunmamaktadır.
Sonuç itibarıyla ülkelerin egemenlik
yetkileri, hükümranlık hakları ile kendi ulusal sınırları içinde değer ölçüsü
ve mübadele aracı olarak dolaşıma çıkarmış oldukları paraya işlemlerde üstünlük
tanımaları ekonomik alandaki egemenliklerinin bir yansımasıdır. Ulusal paraya
ödemlerde üstünlük tanıma paranın, fiyatların istikrarının sağlanması
bakımından da bir zorunluluktur.
Diğer taraftan ulusal paraya istikrar
ve itibar kazandırma sadece onu kullanmakla ve kullanmaya zorlamakla değil fiyat
istikrarının sağlanması ile gerçekleşmektedir. Paranın istikrar kazanması,
değerini kaybetmemesi beraberinde onun kullanılmasını da getirmektedir. Yürütülen
kampanyalarla dövizden TL ye dönüşüm kısa süreliğine TL nin değer kazanmasını
sağlarken arkasındaki olumsuz faktörlerin ortadan kaldırılamaması değer
kaybının devamına ulusal paraya alternatif arayışına neden olmaktadır.
(Zafer Gazetesi, 28.1.2017)
(Zafer Gazetesi, 28.1.2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder